ÇOCUK HAKLARI VE ŞİDDET 1024 683 demirgemicilaw

ÇOCUK HAKLARI VE ŞİDDET

Kanunlarımızın ve taraf olduğumuz uluslararası anlaşmaların hükümleri doğrultusunda, başka yasal yollarla erginlik kazanılmış olmadığı sürece, 18 yaşına kadar her birey çocuktur.

Çocuk, fiziksel, duygusal ve sosyal açıdan yetişkin bireylerden farklı özellikler gösterdiği için, haklarında uygulanacak özel kurallara ve yetişkin bireylerden daha güçsüz konumda bulunduğu için de onlar karşısında korunmaya ihtiyaç duyar.

Özellikli kanun hükümleri ve uluslararası anlaşmalar, çocuğun hem maddi hem de manevi bütünlüğünü korumak adına düzenlenmiştir.

Bu metinlerde bahsi geçen temel çocuk hakları;

– Sağlıklı yaşama hakkı,

– Sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı,

– Eğitim hakkı olarak sıralayabiliriz.

Bunların yanı sıra, her çocuğun, vatandaşlık hakkı, anne ve babasını mümkün olduğu ölçüde bilme hakkı, sosyal güvenlik hakkı, şiddete veya başka bir kötü muameleye maruz kaldığında şikayette bulunma hakları da mevcuttur.

1929 yılının Türkiye’deki çocuklar için çok özel bir anlamı var. ’23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’ ilk kez bu tarihte kutlanmaya başladı. 1929’un nisan ayında Türk Ocağı vasıtasıyla örgütlenen 4 bin çocuk ilk kez TBMM’ye başvurarak dokuz maddelik bir talep listesi sundular;

– Her çocuğa okul,

– Çocukları dövenlere ve işkence edenlere karşı kanun çıkarılması,

– Sokaklarda yatan çocuklara çatı,

– Her çocuğa eşit gıda ve sağlıklı hayat,

– Fakir-zengin her çocuk için izci teşkilatı,

– Küçük çocukların hamallığına, yük taşımasına mani olunmasını,

– Çocuk sinemaları,

– Himaye-i Etfal (fakir çocukları korumak içini kurulan) Cemiyeti’nin güçlendirilmesini isteriz, diyerek, dilekçelerini şu sözlerle bitirdiler: “Türk çocuklarının bu isteklerinin, TBMM’ye yaptığımız bu ilk müracaatımızın geri çevrilmemesini rica eder, hepinize hürmetlerimizi bildiririz.”

20 Kasım 1989 tarihinde, 20 Kasım 1959 tarihli Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirisi güncellenmiş ve Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme olarak yürürlüğe girmiş ve bu sözleşmeyi Türkiye Cumhuriyeti 2 Ekim 1995 tarihinden itibaren uygulamaya başlamıştır.

•Şiddet, zannedildiğinin aksine, yalnızca fiziksel şiddetle sınırlı değildir. Cinsel şiddet ve psikolojik şiddet de günümüzde sıkça görülen şiddet vakaları arasındadır. Bu kapsamda yer alan kanun hükümlerinde, yukarıda belirttiğimiz nedenlerle, çocuklara özgü düzenlemelere yer verilmiştir.

Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen öldürme ve yaralama başta olmak üzere çeşitli suç tiplerinde, fiilin çocuğa kaşı işlenmesi ağırlaştırıcı neden olarak düzenlenmiş; çocuklara yönelik cinsel suçlar ise “Çocukların Cinsel İstismarı” ve “Reşit Olmayanla Cinsel İlişki” olmak üzere iki başlık halinde ayrıca ele alınmıştır. Çocukların cinsel istismarını düzenleyen maddede, “çocuk” üç grup halinde ele alınmıştır:

– 15 yaşını doldurmamış,

– 15 yaşını doldurmuş olmakla beraber, kendisine karşı işlenen fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını anlayamayacak durumda olan,

– 15 yaşını doldurmuş ve kendisine karşı işlenen fiilin anlam ve sonuçlarını anlayabilecek durumda olan çocuklara karşı yalnızca cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyebilecek başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar cinsel istismar teşkil eder.

Cinsel istismarın, anne, baba, dede gibi çocuğun üst soyundan biri ya da amca, dayı, hala, teyze mesafesine kadar olan akrabalardan biri ya da veli, üvey anne-baba gibi çocuğu korumakla yükümlü biri tarafından gerçekleştirilmesi, cezayı ağırlaştırıcı bir neden olarak düzenlenmiştir. Çocuğun cinsel istismar sonrasında beden veya ruh sağlığının bozulması, bir başka ağırlaştırıcı nedendir.

15 yaşını bitirmiş çocukla cebir, şiddet gibi iradeyi etkileyen nedenler olmaksızın cinsel ilişkiye giren kişiye karşı ise, “Reşit Olmayanla Cinsel İlişki” başlıklı maddenin uygulanabilir olması, bir ceza hukuk hatası olup, adaletin yanıltılması neticesinde şikayetin kalkmasıyla suç da ortadan kalkmakta yada şikayet üzerine, altı aydan iki yıla hapis cezasına hükmolunabilmektedir.

Aile içerisinde olmayacağı yanılgısının çok yoğun olduğu cinsel şiddet, genellikle saklama, gizleme, utanma gibi nedenlerle ortaya çıkmamaktadır. Ancak Kapalı ve kalabalık yaşam koşullarına sahip aile modellerinde bilinenden çok yaygın olan bu halin giderilmesi için yasal çalışmaların yapılması, toplum sağlığını doğrudan etkileyen vakaların önlenebilmesi için de önemlidir.

Çocuklar üzerinde fiziksel şiddetin saptanmasında ise kasten ya da kazara oluşan birtakım yaralanmaların saptanması konusunda sıkıntı çıkmaktadır. Şiddet türlerinden en zor saptanabileni psikolojik şiddettir. Çoğu zaman maddi bir görünümü olmaması nedeniyle, kasten ya da farkında bile olmaksızın çocukların maruz bırakıldığı psikolojik şiddetin saptanması zor, ancak çocuğun sağlıklı gelişimi için de son derece önemlidir, bu nedenle aile dışındaki yaşam alanlarından her çocuğun güncel faydalanma, göz önünde bulunma imkanının arttırılması ve öğrenim kurumlarında gözlemci uzmanlığına haiz psikologların bulundurulması şarttır.

Bütün bunlar, çocukların haklarının, yetişkinler tarafından farkında olması ile aşılabilecek sorunlardır; bu hakların tam anlamıyla uygulanabilmesi için, hukuk kurallarının ötesinde, toplumsal olarak uygulanabilirlik zemini oluşturmak gereklidir. Bunun için yetişkinlerin olduğu kadar çocukların da bilinçlendirilmesi ve öğrenim kurumlarından faydalanması önem arz etmektedir. Öğrenim ve eğitimden mahrum bırakılan her çocuğunun yaşam ortamının şüphe alanı olduğu gerçeği kabul edilmelidir. Koruma; bireylerin önce aileleri tarafından, sonrasında ise okul öncesi eğitim ve ilköğretim aşamasında eğitilmesi ve bu alanlardan olduğunca çok faydalanılma imkanı ile sağlanabilir.

Dolayısıyla, haklarının farkında olan çocuklar yetiştirmenin yolu, bu hakları onlara açıklayacak anne-babalar ve öğretmenler yetiştirmekten geçer.

    Leave a Reply

    Your email address will not be published.