DEVLETİN NÜFUS POLİTİKALARINA VERGİ İLE MÜDAHALESİ 1024 683 demirgemicilaw

DEVLETİN NÜFUS POLİTİKALARINA VERGİ İLE MÜDAHALESİ

I. GİRİŞ

Devletler, halkına sunduğu hizmetlerin finansmanı için mutlaka gelire ihtiyaç duymaktadır. Kamu harcamalarını finanse etmek için hükümetlerin başvurdukları temel gelir kaynağı ise vergilerdir.

Devletler, birincil olarak gelir elde etmeye yönelik fiskal amaçlı vergiler toplamanın yanı sıra vergiler yoluyla mükellef davranışlarını etkileme, caydırma ve özendirme içerikli vergi politikaları uygulamak suretiyle non-fiskal amaçla da vergi toplamakta, istediği politikaları gerçekleştirmektedir.

Vergilendirme ile sağlanacak gelirin yanında ekonomik, sosyal, kültürel alanlarda çeşitli sonuçlar elde edilmesinin de mümkün olduğu yönlendirici vergilendirme ile; yasa koyucu ekonomik, siyasi ve sosyal hayatta ulaşmak istediği sonuçlara vergi yükünü artırma, vergi kolaylıklarını kullanma ve mali cezalandırma gibi caydırıcı etkilerin[1] yanı sıra vergi yükünün azaltılması, vergi kolaylıkları, sübvansiyonlar, vergi iadeleri ve vergi afları gibi özendirici etkileri[2] olan yöntemler yoluyla da mali olmayan amaçlara ulaşabilmektedir.

Kamu hizmetlerine hasrolunan finansman kaynağının artmasının sağlanması ya da azalmasının önlenmesi, nüfusta artma veya eksilme eğilimlerini, toplumun yararı uğruna kısmen veya tamamen değiştirmek amacını güden kanunî ve idarî tedbirlerin tümü olarak tanımlanabilecek nüfus politikası ile doğrudan ilgilidir. Anılan politikaya ait uygulamalar arasında, sağlık tedbirlerini yaygınlaştırmak, bulaşıcı hastalıklarla mücadele etmek, doğumları artırmak ve kolaylaştırmak için gebeliği önleyici ilaç ve araçların kullanılmasını yasaklamak, çocuk düşürme fiilini cezalandırmak, evliliği teşvik etmek, evlenmeyenlerden vergi almak, çocuklu ailelere yardım etmek, memleket dışına olan göçleri sınırlamak ve memleket içine olan göçleri teşvik etmek gibi uygulamalar[3] yer almakla birlikte bu çalışmada değerlendirmeler nüfus ve vergi ekseniyle sınırlı olacaktır.

II. VERGİLER YOLUYLA GERÇEKLEŞTİRİLEN NÜFUS POLİTİKASI

Devletler tarafından tarih boyunca planlamaya tabi tutulan ve sahip olunan ekonomik, politik ve kültürel anlayış ve ülke koşullarına göre kaynak üreten veya kaynak tüketen şeklinde iki yönlü bir özelliğe sahip olan nüfus kavramı, yönlendirici vergiler eliyle toplum ve birey davranışlarının değiştirilebilmesinde nüfus planlamasındaki tercihler noktasında nüfus artışının sağlanması için vasıta olarak özendirici ya da tam tersine nüfus artışlarının engellenmesi amaçlı caydırıcı tedbirlere[4] konu olabilmektedir.
Nüfus artışının sağlanması yahut engellemesini esas alan sosyo-ekonomik politikaların temel hareket noktası ise “aile” olarak belirmektedir.

1. Nüfusun Vergiler Eliyle Artırılması

Uyguladıkları nüfus politikaları ile devletler; nüfusun miktarını, özelliklerini ve dağılımını bilinçli olarak değiştirme gayesindedirler. 20.yüzyılın ikinci yarısına kadar, savaş gücünün insan sayısına dayandığı dönemlerde askeri, siyasi prestij kazanmak, düşmanları baskı altında tutmak, fetih yapmak ve hakimiyet sağlamak gibi amaçlara hizmet eden nüfus kavramı; savaş ve savunmaya ilişkin teknik ve sistemlerinin değişmesi ile birlikte bu tarihten sonra daha çok ekonomik bir unsur olarak değerlendirilmiştir.

Nüfus ve nüfusun yaş bileşimi işgücü arzını belirleyen temel değişkenlerdir. Bu nedenle, demografik yapıda meydana gelen bir değişim, işgücü arzını, dolayısıyla da işgücü piyasalarını doğrudan etkilemektedir. İşgücü piyasasının koşulları, esas olarak genel ekonomik gelişmelerden etkilenmekte ve henüz başında bulunduğumuz bu yüzyılda, işgücü piyasalarının performansının demografik değişmelerden de artan bir biçimde etkileneceği kuşku götürmez bir gerçektir. Nitekim son yıllarda demografik yapıdaki değişimin yönü, özellikle gelişmiş ülkelerde, nüfusun yaşlanması doğrultusundadır ve bu süreç, bir takım ekonomik ve sosyal sorunları da beraberinde getirmektedir[5].

Nüfusun yaşlanması; bir nüfusun yaş yapısının değişerek, o nüfustaki çocukların ve gençlerin payının azalması ve yaşlı insanların (60 yaş ya da 65 yaş ve üzeri) payının göreceli olarak artmasıdır[6]. Nüfusun yaşlanmasının farklı birçok ekonomik boyutundan söz edilebilir. Yaşlanma, çalışma çağındaki nüfusun azalmasına ve emekli sayısında bir artışa neden olmak suretiyle, sigorta sistemleri ve kamu maliyesi üzerine mali bir yük getirmektedir. Bunun yanı sıra, yaşlanmayla birlikte ortaya çıkan sağlık harcamalarındaki artışlar, mali bir yükün doğmasına da neden olmaktadır. Dünyanın yaşlanmadan en fazla etkilenen bölgesi Avrupa’dır. Avrupa’da 60 ve üzeri yaş grubundakilerin toplam nüfus içersindeki payı 1998’de %20 iken, bu oranın 2050’de %35’e çıkacağı ve buna göre 2050’de her üç kişiden birisinin 60 ve daha yukarı yaş grubunda olacağı öngörülmektedir[7].

Buna göre, nüfusun yaşlanması, ekonomik ve sosyal alanda birçok netice doğurmakta, üretim-tüketim, büyümedeki ve işgücü piyasalarındaki düşüşün ve finansal aktivitelerdeki durağan ya da gerileyen seyrin önlenmesi, gelir dağılımı politikası, sosyal güvenlik politikaları, aile politikaları ve sağlık politikaları gibi devletin makro ve uzun vadeli çözümler arz etmesi gereken alanları etkilemektedir.

İktidarlar nüfus artışını sağlamak için ise; ölümlerin azaltılması, yurtdışından ülkeye insan girişi ya da evlilerin kasten düşük yapmasını engellemek ve ailenin kurulması ile nüfus planlaması arasındaki yadsınamaz bağdan hareketle evliliğin özendirilmesi yöntemlerini kullanmışlardır. Bu doğrultuda vergiler kişilerin evlilikten kaçınmasına sebep olmayacak şekilde özendirici ve hatta evlilik yapmayanları cezalandırıcı nitelikte yönlendirici vergi politikaları şeklinde kullanılmıştır[8].

Avrupa Birliği ülkelerinde uygulanan vergi düzenlemeleri, aileden ayrılan bireylerin yeniden bir araya gelmesi, evliliklerin daha avantajlı olması, evlilerin aleyhine olan vergi uygulamalarına son verilmesi, ev işlerinde vergi indirimi yapılmasının yeniden değerlendirilmesi, çocuklara iyi davranılması konusunda önlemler alınması, vergiden muaf olacak alt gelir sınırının yükseltilmesi ve vergi oranlarının düşürülmesi gibi noktaları esas almaktadır. Avrupa Birliğine üye ülkelerin büyük bir bölümünde ailelerin korunmasına yönelik en önemli vergi düzenlemeleri, çocuk sayısına ve çalışmayan eş için ev kadınlığı kurumunu özendirici/koruyucu bir tutum şeklinde uygulama alanı bulan vergi indirimlerdir[9].

İngiltere’de çalışan kadının anne olması durumunda ailenin sağladığı gelire düşük vergi uygulanmakta aynı zamanda analık ödeneği verilmektedir. İngiltere’de yaş ve bakmakla yükümlü oldukları kişileri geçindirmekteki sorumluluk derecesine bağlı olarak mükellefler çeşitli gelir vergisi indirimleri ve muafiyetlerden yararlanmaktadır[10].

Fransa’da gelir durumuna bağlı olarak yapılan hamilelik yardımı, ek aile yardımı, konut yardımı, taşınma yardımı, okula başlama yardımı, tek başına yaşayan eş yardımı, asgari geçim yardımı, yetişkin malul yardımı, ihtiyarlık sigortasına tabiiyet yardımı ile gelir durumuna bağlı olmadan yapılan çocuk paraları, aile eğitim yardımı, çocuk bakımı için istihdam yardımı, özel eğitim yardımı, aile destek yardımı, konut iyileştirme kredisi uygulamalarında vergi ayrıcalıkları uygulanmaktadır[11].

Yunanistan aileyi vergi indirimleri aracılığıyla desteklemektedir. Eşler ayrı ayrı vergilendirilmekte olup; aileye uygulanan vergi indirimleri, geliri daha yüksek eşten indirilmektedir. Eşlerden birinin gerekenden daha fazlasını ödemiş olması halinde miktar, diğer eşin ödeyeceği vergiden indirilerek toplam miktar azaltılmaktadır[12].

Türkiye’de nüfus artırıcı politikalara örnek olarak, cumhuriyetin ilk yıllarında evlenme işlemlerinde kullanılan evraklardan damga vergisi alınmasının evliliği azaltıcı bir etken olduğu değerlendirmesi akabinde bu evrakın değersiz hale getirilip vergiden muaf tutulması sağlanmıştır. Söz konusu özendirici nüfus artırma politikasının yanı sıra hâlihazırda evli olanları boşanmaktan caydırıcı vergileme örneği de mevcuttur. 1921 tarih ve 60 sayılı Sicilli Nüfus Kanununun 41 ve42 ve 43ncüMaddelerini Muadil Kanun’un29 2 ve 3 üncü maddeleriyle; evlenmelerden beş kuruş, boşanmadan yirmi kuruş vergi alınması ve ayrıca doğumların bildirilmesinden her hangi bir harç alınmaması hüküm altına alınmıştır[13].

İktidarların vergilerin yönlendirici etkilerinden yararlanmasının tipik bir görünümünü teşkil etmesi bakımından yol vergisi mükellefiyetine getirilen muafiyet hükmü tarihi bir örnektir. Cumhuriyetin ilk yıllarında nüfus artışının desteklenmesi için düzenlenmiş bir muafiyet olan 1525 sayılı Şose ve Köprüler Kanunu’nun 9. maddesi[14] hükmü uyarınca muafiyetten yararlanabilmek için en az beş çocuğa sahip olmak gerekmektedir. Böylelikle nüfus artışı, yönlendirici bir vergi kolaylığı ile sağlanmaya çalışılmıştır[15].

Aile ve nüfus politikasının temelini oluşturan evlenme hususunda nüfusun artırılabilesi için bekârların evliliğe teşvik edilmesi alınacak tedbirler arasında düşünülmüştür. Bu bağlamda bekârlardan vergi alınmasına dair ilk kanun teklifini 19 Ekim 1920 tarihinde Canik Milletvekili Hamdi Bey yapmıştır. Hamdi Bey’in teklifini, 22 Şubat 1921 tarihinde Erzurum Miletvekili Salih Efendi’nin “Mecburi Teehhül Hakkındaki Kanun Teklifi” izlemiştir. Sunulan bu teklifler meclis tarafından kabul görmemiştir; ancak bunları müteakip Yozgat Milletvekili Süleyman Sırrı İçöz 18 Mart 1929 tarihinde Bekârlık Vergisi’ne ilişkin teklifini meclise taşımıştır. Söz konusu teklif de basında geniş yankı bulmuş olmakla birlikte meclisten geçirilememiştir. İçöz’ün, teklifini bazı farklılıklarla 1931, 1940 ve 1944 yıllarında yinelediği görülmüşse de akıbeti değişmemiştir. Anılan kanun teklifleri ile bekârların evli ve çocuklulara göre daha fazla vergi ödemesi öngörülmüştür[16].

1944’te kabul edilen Gelir Vergisi Kanunu’nun 90. maddesine göre; 18 yaşından küçük erkekler ve 25 yaşından küçük bayanlar muaf olmak üzere, bu yaş haddini aştığı halde bekâr olan Gelir Vergisi mükelleflerinin ödeyecekleri vergi borçlarını %5 zamlı ödeyeceklerine ilişkin hükümle birlikte bekârlık vergisi olarak kabul edilmeyen kanunun isim değiştirerek “bekârlık zammı” şeklinde yasalaştığı da savunulmuştur[17]. Aynı dönemde Almanya’da ise nüfus politikasının gereği olarak bekârlık vergisi salınmış ve gelir vergisi içinde yer alan bir düzenleme ile bekâr olmak, evli ve çocuklulara nazaran daha ağır bir vergi yükü doğurmuştur[18].

2. Nüfusun Vergiler Eliyle Azaltılması/Sınırlandırılması

Kaynakların nüfusa yetmemesi ve bir takım ekonomik ve sosyal sorunların ortaya çıkması olarak tanımlanan aşırı nüfuslanma[19], hızlı kentleşme ve buna bağlı güvenlik, eğitim, sağlık, altyapı ihtiyacını artırmaktadır. Nüfus artışı ile gelişen kentleşme, sanayileşme, çevre kirlenmesi sorununu ortaya çıkarıp dünyanın sınırlı kaynakları üzerinde artan bir şekilde baskı oluşturarak iklim değişikliğine neden olmakta ve çevresel sürdürülebilirliğe zarar vermektedir. Bu sorun, çevre kirlenmesine yol açmayan sınai üretim faaliyetlerinin yapılmasını gerektirmiş, bu durum ise üretim, yatırım maliyetlerini ve harcamalarını yükseltmiştir[20].

Bu kapsamda nüfus artışına bağlı anılan sorunları ortadan kaldırmak için daha fazla kaynağı harekete geçirmeyi yeterince ya da hiç yapamayan yahut bunu yapacak kaynağa sahip olamayan devletler, iktisadi kalkınmayı sınırlayıp büyümeyi baskı altına alan nüfus artışını, verginin yönlendirici etkisini kullanmak suretiyle belirledikleri nüfus politikaları ile sınırlamaya ya da azaltmaya çalışmaktadırlar.

Hong Kong hariç 1,3 milyarlık nüfusu ile dünyanın nüfus bakımından katlanılabilir seviyeyi aşan ülkelerinden Çin Halk Cumhuriyeti’nde nüfus artışını kontrol altında tutmak için yönlendirici vergilendirme kapsamında bir kısım tedbirler uygulanmaktadır.

Çin’de 1980’lerden itibaren uygulanan “tek çocuk” politikasının gereği olarak vergilendirme fazla çocuk sahibi olmayı caydırıcı etki yaratmak adına kullanılmaktadır. 1990’da yapılan nüfus sayımı ile 2000 yılındaki sayım arasındaki 10 yıllık dönemde nüfus artış hızı yıllık ortalama % 1,07 olup, bu oran 1980’li yıllardaki rakamdan % 0,4 daha düşüktür. Nüfus artış hızındaki bu azalmanın en önemli nedeni, kentsel bölgelerde uygulanan zorunlu tek çocuk politikası[21] olmakla birlikte dikkat çeken nokta çocuk sahibi olmanın caydırılmasında her aileye tanınan belirli çocuk sayısının varlığıdır. Ancak Çin örneğinde olduğu gibi ikinci bir çocuğa sahip olunmasının caydırılması ile ailenin fazla vergi vererek cezalandırılması arasında bir denge mevcut değildir. Bu şekildeki bir vergilendirmenin cezalandırıcı vergilendirme olarak addedilmesi gerekir. Elbette cezalandırılma korkusu en büyük caydırma yöntemidir. Fakat nüfus artışının kontrol altına alınmasındaki önlemlerden hiçbirisi insanların sadece doğmakla bir suç işlemiş gibi muameleye tabi tutulabilmesi anlamına gelmemelidir ve bu durum kişi hak ve özgürlükleri bakımından büyük önem taşımaktadır[22].

III. SONUÇ

 

Ekonomik, siyasi, askeri ve sosyal açıdan ülkeler için çok büyük önem taşıyan ve devlet politikalarında belirleyici olan nüfus kavramı, yönlendirici vergiler eliyle gelir elde etmenin yanı sıra, toplum ve birey davranışlarının özendirilmesi ya da caydırılması suretiyle müdahalelere konu olabilmektedir.
Anayasa’nın “Ailenin Korunması” başlıklı 41. maddesine göre; devletin aile kurumuna karşı nesillerin sağlığını, devamlılığını, refahını ve birliğini sağlamak suretiyle koruma yükümlülüğünün olduğu ve bu kapsamda devletin aileye müdahalesinin anılan koruma yükümlülüğünü gerçekleştirme amacına yönelik olabileceği; ancak hâlihazırdaki yönlendirici vergilendirmeye konu nüfus ve vergi ekseninde gerçekleştirilen negatif ya da pozitif müdahalelerin Anayasa’nın ailenin korunmasına ilişkin hükümlerinin yanı sıra “hukuk devleti” ve “eşitlik” ilkelerine de aykırılık oluşturabileceği tartışmaya açıktır.

KAYNAKÇA

AKTÜRK, Faik, “Türkiye’de İşgücü Piyasası, İstihdam ve İşsizlik”, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Dergisi, C. 2 (1999), S. 3.

ÇAMURCU, Hayri, “Dünya Nüfus Artışı ve Getirdiği Sorunlar”, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C. 8 (2005), S. 13, s. 87-105.

ÇAVDAR, Abdullah, “Vergi Hukuku, Vergilendirme ve Nüfus Artışı Arasındaki İlişki”, International Journal of Legal Progress, C.1 (2015), S.1, s. 14-29.

GÖKBUNAR, Ali Rıza, “Ailenin Korunmasına Yönelik Vergi Politikaları”, Yönetim ve Ekonomi Dergisi, C.8 (2001), S. 2, s. 1-6.
(http://www2.bayar.edu.tr/yonetimekonomi/dergi/pdf/C8S22001/arg.pdf, Erişim Tarihi: 13.11.2015).

GÖKER, Cenker, Yönlendirici Vergilendirme, Turhan Kitapevi, Ankara, 2011.
GÖKER, Cenker, “Nüfus Planlaması ve Vergilendirme İlişkisi Üzerine Bir Deneme”, Gazi Kitabevi, Prof. Dr. Metin TAŞ’a Armağan, 2015, s. 223-229.

GÜLFIDAN, Şebnem, İngiltere’de Aile, Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Yayını, Ankara, 1991.

GÜNDOĞAN, Naci, “İşgücünün Yaşlanması ve İşgücü Piyasalarına Etkileri”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Dergisi, C.56 (2001), S. 4, s. 95-108.

GÜRİZ, Adnan, “Türkiye’de Siyasi Partilerin Nüfus Politikası Konusunda Görüşleri”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.28, S.1-4, 1971, s. 13-40.

ÖZDEMİR, Nuray, “Cumhuriyet Döneminde Türkiye’de Yol Vergisi”, Tarih Araştırmaları Dergisi, C.32, 2013, s. 213-247.

ÖZER, Sevilay, “Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Bekarlık Vergisine İlişkin Tartışmalar”, Akademik Bakış Dergisi, C. 6 (2013), S. 12, s. 173-191.

SEMİZ, Yaşar, “1923-1950 Döneminde Türkiye’de Nüfusu Arttırma Gayretleri ve Mecburi Evlendirme Kanunu (Bekârlık Vergisi)”, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2010, S.27, s. 423-469.

ŞAHİN, Gülcan, Nüfusun Yaşlanması Ekseninde 2023 Yılında Türkiye: Bir Vizyon Çalışması, (Atılım Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Anabilim Dalı Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2014.

YANARDAĞ, M. Özgür, ÖZGEN Ürün, “Nüfus Kavramı ve Türkiye’de Nüfusun Gelişim Sürecinin Değerlendirilmesi”, Mevzuat Dergisi, S. 6, Haziran 2003.
http://www.mevzuatdergisi.com/2003/06a/02.htm (12.11.2015).

[1] GÖKER, Cenker, Yönlendirici Vergilendirme, Turhan Kitapevi, Ankara, 2011, (Yönlendirici Vergilendirme), s. 37.
[2] GÖKER, Yönlendirici Vergilendirme, s. 45.
[3] GÜRİZ, Adnan, “Türkiye’de Siyasi Partilerin Nüfus Politikası Konusunda Görüşleri”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.28, S.1-4, 1971, s. 13.
[4] GÖKER, Cenker, “Nüfus Planlaması ve Vergilendirme İlişkisi Üzerine Bir Deneme”, Gazi Kitabevi, Prof. Dr. Metin TAŞ’a Armağan, 2015, (Nüfus), s. 224.
[5] GÜNDOĞAN, Naci, “İşgücünün Yaşlanması ve İşgücü Piyasalarına Etkileri”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Dergisi, C.56 (2001), S. 4, s. 96.
[6] ŞAHİN, Gülcan, Nüfusun Yaşlanması Ekseninde 2023 Yılında Türkiye: Bir Vizyon Çalışması, (Atılım Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Anabilim Dalı Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2014, s. 55.
[7] GÜNDOĞAN, s.98.
[8] ÇAVDAR, Abdullah, “Vergi Hukuku, Vergilendirme ve Nüfus Artışı Arasındaki İlişki”, International Journal of Legal Progress, C.1 (2015), S.1, s. 20.
[9] GÖKBUNAR, Ali Rıza, “Ailenin Korunmasına Yönelik Vergi Politikaları”, Yönetim ve Ekonomi Dergisi, C.8 (2001), S. 2, s. 2 (http://www2.bayar.edu.tr/yonetimekonomi/dergi/pdf/C8S22001/arg.pdf, Erişim Tarihi: 13.11.2015).
[10] GÜLFIDAN, Şebnem, İngiltere’de Aile, Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Yayını, Ankara, 1991, s. 223.
[11] AKTÜRK, Faik, “Türkiye’de İşgücü Piyasası, İstihdam ve İşsizlik”, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Dergisi, C. 2 (1999), S. 3, s. 185-186.
[12] GÖKBUNAR, s.3.
[13] ÇAVDAR, s. 22-23.
[14] 1525 sayılı Şose ve Köprüler Kanunu’nun 9. maddesi:
Türkiye’de sakin yaşayan onsekiz yaşından (18 dâhil) 60 yaşına (60 dâhil) kadar her erkek nüfus yol mükellefiyetine tabidir. Yol mükellefiyeti bedenen ve bizzat çalışmak istemiyenler tarafından nakten ifa edilir. Ancak maluliyeti sabit olan fakirlerle hayatta beş evladı olanlar ve bilimum mekteblerde tahsilde bulunanlarla silah altındaki ordu ve jandarma efradı yol mükellefiyetinden muaftır.
[15] GÖKER, Nüfus, s. 226’dan naklen.
[16] ÖZER, Sevilay, “Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Bekarlık Vergisine İlişkin Tartışmalar”, Akademik Bakış Dergisi, C. 6 (2013), S. 12, s. 173 vd.
[17] SEMİZ, Yaşar, “1923-1950 Döneminde Türkiye’de Nüfusu Arttırma Gayretleri ve Mecburi Evlendirme Kanunu (Bekârlık Vergisi)”, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2010, S.27, s. 462.
[18] GÖKER, Nüfus, s. 226.
[19] ÇAMURCU, Hayri, “Dünya Nüfus Artışı ve Getirdiği Sorunlar”, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C. 8 (2005), S. 13, s. 95.
[20] YANARDAĞ, M. Özgür, ÖZGEN Ürün, “Nüfus Kavramı ve Türkiye’de Nüfusun Gelişim Sürecinin Değerlendirilmesi”, Mevzuat Dergisi, S. 6, Haziran 2003.
http://www.mevzuatdergisi.com/2003/06a/02.htm (12.11.2015).
[21] Çin Halk Cumhuriyeti Genel Ekonomik Durum Ve Dış Ticaret Özet Bilgi, http://www.mto.org.tr/uploads/mto/contentFile_702_4305547335d5c74ac.pdf, Erişim Tarihi:
14.11.2015).
[22] GÖKER, Nüfus, s. 227’den naklen.

    Leave a Reply

    Your email address will not be published.